Yüksek Faiz Ve Kredi Gerçeği
- Ekrem Bekar

- 15 Eyl 2024
- 2 dakikada okunur
Türkiye'deki Yüksek Faiz ve Krediye Ulaşma Zorluğu

2008’de ABD’de patlak veren **sübprime mortgage krizi**, bankaların yüksek riskli kredi politikaları nedeniyle finansal sistemin çökmesine neden oldu. Türkiye'de şu anda yaşanan **yüksek faiz ve krediye ulaşamama sorunu**, ABD’deki krizle aynı temellere dayanmasa da, her iki durumda da finansal sistemin sürdürülebilirliği için dikkat çekici paralellikler bulunuyor.
2008 Sübprime Krizi: Riskin Yayılması
ABD’deki sübprime mortgage krizi, bankaların düşük gelirli ve kredi notu kötü olan kişilere yüksek faizle konut kredisi vermesiyle başladı. Bu krediler geri ödenemeyince, konut piyasası çöktü ve finansal kuruluşlar büyük zarar gördü. Kısacası, krediye erişimin kolaylaştırılması ve kontrolsüz genişlemesi, uzun vadede büyük bir krize yol açtı.
Türkiye’de Yüksek Faiz ve Kredi Daralması
Türkiye'de ise mevcut ekonomik tablo tam ters bir dinamikle şekilleniyor. Yüksek enflasyon ve faiz oranları nedeniyle bankalar, kredi verme konusunda çok daha temkinli davranıyor. Kredi faizleri yüksek olduğundan, bireyler ve şirketler borçlanmakta zorlanıyor, krediye erişim sınırlı hale geliyor. Bu durum, ekonomik büyümeyi yavaşlatan önemli bir faktör haline geliyor.
ABD’deki kriz, kredilerin **aşırı genişlemesinden** kaynaklanırken, Türkiye’deki sorun, kredilerin **ulaşılamaz hale gelmesi** ve bunun getirdiği ekonomik durgunlukla ilişkili. Bankalar, riskleri minimize etmek için kredi musluklarını sıkıyor, bu da piyasada likidite sorunlarına yol açıyor.
İki Durumun Ortak Noktaları: Finansal İstikrar
Her iki durumda da finansal sistemin istikrarı büyük önem taşıyor. ABD’de kontrolsüz kredi genişlemesi finansal bir balon yaratırken, Türkiye'deki kredi daralması ekonomik büyümeyi sekteye uğratıyor. Krediye ulaşamama, tüketicilerin harcamalarını kısmasına, yatırımların azalmasına ve genel ekonomik faaliyetlerin durgunlaşmasına yol açıyor.
2008’de ABD’de patlak veren **sübprime mortgage krizi**, bankaların yüksek riskli kredi politikaları nedeniyle finansal sistemin çökmesine neden oldu. Türkiye'de şu anda yaşanan **yüksek faiz ve krediye ulaşamama sorunu**, ABD’deki krizle aynı temellere dayanmasa da, her iki durumda da finansal sistemin sürdürülebilirliği için dikkat çekici paralellikler bulunuyor.
2008 Sübprime Krizi Riskin Yayılması
ABD’deki sübprime mortgage krizi, bankaların düşük gelirli ve kredi notu kötü olan kişilere yüksek faizle konut kredisi vermesiyle başladı. Bu krediler geri ödenemeyince, konut piyasası çöktü ve finansal kuruluşlar büyük zarar gördü. Kısacası, krediye erişimin kolaylaştırılması ve kontrolsüz genişlemesi, uzun vadede büyük bir krize yol açtı.
Türkiye’de Yüksek Faiz ve Kredi Daralması
Türkiye'de ise mevcut ekonomik tablo tam ters bir dinamikle şekilleniyor. Yüksek enflasyon ve faiz oranları nedeniyle bankalar, kredi verme konusunda çok daha temkinli davranıyor. Kredi faizleri yüksek olduğundan, bireyler ve şirketler borçlanmakta zorlanıyor, krediye erişim sınırlı hale geliyor. Bu durum, ekonomik büyümeyi yavaşlatan önemli bir faktör haline geliyor.
ABD’deki kriz, kredilerin **aşırı genişlemesinden** kaynaklanırken, Türkiye’deki sorun, kredilerin **ulaşılamaz hale gelmesi** ve bunun getirdiği ekonomik durgunlukla ilişkili. Bankalar, riskleri minimize etmek için kredi musluklarını sıkıyor, bu da piyasada likidite sorunlarına yol açıyor.
İki Durumun Ortak Noktaları Finansal İstikrar
Her iki durumda da finansal sistemin istikrarı büyük önem taşıyor. ABD’de kontrolsüz kredi genişlemesi finansal bir balon yaratırken, Türkiye'deki kredi daralması ekonomik büyümeyi sekteye uğratıyor. Krediye ulaşamama, tüketicilerin harcamalarını kısmasına, yatırımların azalmasına ve genel ekonomik faaliyetlerin durgunlaşmasına yol açıyor.
Türkiye'nin içinde bulunduğu yüksek faiz ve kredi daralması, 2008’de ABD’nin yaşadığı kredi krizinin tersi bir dinamikle işliyor. Ancak her iki durumda da finansal sistemin sürdürülebilirliği, **kredi mekanizmasının doğru şekilde yönetilmesi** ile mümkün olabilir. Türkiye'de faiz oranlarının ve krediye erişimin dengelenmesi, hem bankaların hem de tüketicilerin mali sağlığını korumak açısından kritik bir önem taşıyor.







Yorumlar